25 Nisan 2012 Çarşamba

GÜNEŞ KAVANOZUM

Sadece bir kavanoz değil, güneş enerjisini depolayıp hava karardığında aydınlanan bir kavanoz!


Evet canım abimden gelen bu sürpriz hediye beni çok mutlu etti,çünkü severim böyle ilginç şeyleri. Sabahları camın kenarında güneş depoluyor kavonozum,geceleri de gece lambası niyetine,ya da akşamları loş bir ortam yaratmak istediğinizde harika bir nüansı var. Sarı ışığından başka mavi ışığı da mevcut ama ben sarıyı sevdim. Teşekkür ederim abiciiiiiim,çok tatlısın,çok beğendim:)

Kayınvalidemin Sofrası Ve Batırık


Hafta sonu Karamana eşimin memleketine gittik demiştim bir önceki postumda. Kayınvalidem döktürdü tabi gene. Ortadaki sulu batırık,ben kurusunu tercih ediyorum,ama onun fotoğrafını çekemeyecek kadar açtım. Batırık,lahana haşlaması,salata yeşillik,turşu,erişte ve piyaz. Çok yemek seçen biri olarak bu sofradaki çoğu şeyi yiyemiyorum ama yine de sizi bu sofradan mahrum etmek istemedim. Genelde herkes sever de ben turşu,soğan,lahana haşlaması yemeyen biriyim. Umarım bir gün yemeye başlarım onları da,tıpkı patlıcanı kabağı 25 yaşında yemeye başladığım gibi:)

PRATİK KUZU GERDAN YEMEĞİ




Geçen hafta Hayrişimle çarşıda gezerken ayaküstü bir yemek tarifi verdi. Dedi ki yarım kilo kuzu gerdan al,kasaba 4 eşit parçaya böldür(Ama ben telefonda konuşurken kasaba böl demeyi unuttuğum için evde kendim pek de eşit olmayan 4 parçaya böldüm) Öncelikle etleri yıka ve çok az sıvı yağ koyduğun tencereye etleri koy,kısık ateşte etler kendi suyunu bırakana kadar (kapağı kapalı olacak)  arada ters düz et. Etler biraz yumuşayınca ortadan ikiye böldüğümüz  2 adet soğanı tencereye ilave et. Sonra 3 patatesi büyük parçalar halinde böl ve tencereye ilave et. Azıcık da su eklemek ya da eklememek size kalmış. Ben biraz ekledim,fesleğen ve acı biber de kattım. Tuzunu da kattıktan sonra eşimle beraber bayıla ayıla yedik. Eşim restorantlarda yediğimden daha da güzel dedi,ve nasıl pişirdiğime şaştı kaldı. Makarna yapmaktan bile daha kolay desem yalan olmaz. Misafirlerinize yapacak olursanız 1 kilodan yaparsınız içine havuç ve kabak da katabilirsiniz. Bol bol yeter. Afiyet olsun,gece gece canınız çekmesin:))
Hayrişim tarifin için teşekkürler tatlım:)

30. YAŞ

Merhaba blogger arkadaşlarım ve benim sessiz takipçilerim, kaç gündür sizden biraz uzak kaldım ve sizleri çok özledim. Hepiniz bir sürü güzellikler paylaşmışsınız,hepsini çok beğendim. Hafta sonunu Karamanda eşimin memleketinde geçirdik. Maceralı bir yolculukla Karamana ulaştık çünkü yolda arabanın lastiği patladı,lastik nasıl değiştirilirmiş onu öğrendik falan) 150 ile giden bir aracın içinde doğum günümde ölmem inşallah diye dualar ettim. Doğum günümdü.... hiç hayalini kurmadığım bir şekilde yollarda geçti.Artık yaş 30 olmuş kutlanacak bir durum değil,hatta mümkünse gizli kalsa da herkes 30 olduğumu öğrenmese :))) İnsan bu yaşa gelince daha kırgın,durgun ve hassas oluyor. Çılgın partiler,kalabalıklar istemiyor,tek istenen sevdiceğinden duyacağı bir kaç güzel söz,ya da ufak sürprizler. İstiyor ki sevdikleri ona sevildiğini hissettirsin,yalnız olmadığını hissettirsin. Ben aslında her doğum günümde hüzünlü olurum. Ama sevdiklerim hep bu hüznümü dağıtırlar,sağolsunlar.   Bu duygusal paylaşımımdan sonra çok güzel postlarla karşınızdayım. Sadece biraz içimden gelenleri yazmak istedim. Bir de bu hikaye beni çok etkiledi,uzun ama çok akıcı sonunu merak edeceğiniz bir hikaye. OKUMADAN GEÇMEYİN!


Çikolata dilenmek ve aşk (Internetten alinti)

İster evli,ister bekar olun.Ama mutlaka bu yazıyı okuyun. Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti. 

Alaycı bir ses tonuyla: 

- Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu. 

- Hayır çikolata parası lazım! 

Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü. 

- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz? 

- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız. 

Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı. 

- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız? 

- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim. 

- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın? 

- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum. 

- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla. 

- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever. 

Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü. 

- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi? 

Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı. 

- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım. 

Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi. 

- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi. 

Adam çekingen çekingen oturdu yanına. 

- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban? 

- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar. 

- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ? 

- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim. 

- Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun. 

- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı. 

- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin. 

- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem. 

- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden? 

- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her eyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan. 

- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur? 

- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur. 

- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ? 

- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor. 

- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir? 

- Küçük kızı severek. 

- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ? 

- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin. 

- Nasıl yani ? 

- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi? 

- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır "babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasın prenses gibi olmuşsun" demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim. 

- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz. 

- Hiç kavga etmezmisiniz siz? 

- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana. 

- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda. 

- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hemde çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler. 

- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum. 

- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin. 

- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum. 

- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu. 

Adam ayağa kalktı. 

- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur. 

- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı. 

- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. 

Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi. 

- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi. 

Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı. 

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı., sonra eşinin önüne koydu. 

- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi. İnci hiç konuşmadı. 

- Sorsana "niye" diye. 

İnci kızgın kızgın: - Niye? Diye sordu.

- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı. 

- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım. 

- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. "bak senin sevdiğin meyveleri aldım" Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın. 

- Özür dilerim seni kırdığım için.

Sonra Bülent yere diz çöktü.

- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme. 

- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu. 

İnci kıkır kıkır gülmeye başladı. 

- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi. 

Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü. Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü. 

Her şey gönlünüzce olsun

19 Nisan 2012 Perşembe

NİKAH İÇİN GEREKLİ BELGELER

EVLENECEK KİŞİLER İÇİN GEREKLİ BELGELER 
1- Nüfus kayıt örneği (Nüfus Müdürlüğünden alınacak)
 2- Nüfus Cüzdanı ve fotokopisi 
3- İkametgah (İlçemizde oturan eşlerden herhangi birine ait olmalıdır)  
4- Sağlık raporu (Sağlık Grup Başkanlığı veya sağlık ocaklarından alınacak,röntgen ve kan tahlili olacak) 
 5- 4'er adet vesikalık fotoğraf (Son 6 ay içinde çekilmiş olmalı)

BAŞVURURKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
1- Evlenecek kişiler birlikte başvuru yapacaklardır.
2- Başvurularda evraklar eksiksiz olmalıdır.
3- Eşlerden biri il dışında ikamet etmekte ise bağlı olduğu belediyeden izin belgesi alması gerekmektedir.
4- Çiftler 18 yaşını bitirmiş olmalıdır. Bitirmemişler ise  17 Yaşını bitirmiş olanlarda anne ve babasının muvaffakatı olmalıdır.16 yaşını bitirmiş olanlar ise mahkeme kararı ile evlenebilirler.

18 Nisan 2012 Çarşamba

MEME KANSERİNE YOL AÇAN DEODORANTLAR

       Merhaba arkadaşlar, hepimizin her gün ve yıllardır kullandığı meme kanserine davetiye çıkaranlar ürünlerden bahsediyorum.Deodorantlar ve ter önleyiciler. Deodorant kullanmaya ne zaman başladığımı hatırlamıyorum ama büyük ihtimal çocuk yaşlarda başlamışımdır. Ve kullanmayan da yoktur. Marketlerde,eczanelerde cezbedici kokularıyla albenili süslü ambalajlarda....  Bu kadar güzel kokan ve gün içinde neredeyse hayat kurtaran deodorantlarımız meme kanseri tehlikesinin başında geliyor. Çünkü içinde alüminyum klorür var,ve bu madde meme kanserine neden oluyor. Bu haberi duyunca çok üzüldüm. Yazları da kullandığım terden ıslanmayı önleyen teresonun içinde 3 madde var ve birincisi alüminyum klorür. Benim için deodorantlarımdan vazgeçmek ve hatta teresondan vazgeçmek çok zor olucak ama bunu yapmamız lazım. Deodorantları hayatımızdan çıkarmak zorundayız. Meme kanserinden ölenler yada göğsü alınanlar var. Biraz araştırmamın sonucunda bu bilgilere ulaştım,zor değil sizde araştırabilirsiniz. İçinde alüminyum klorür olmayan deodorantlar da varmış. Hatta nette hemen bir tanesine ulaştım. Lütfen sizden ricam bu konuyu es geçmeyin. Araştırın ve bu zararlı maddeyi içermeyenleri kullanın. Benim bulduğum PROPA DEO SPREY.İçinde alüminyum klorür ve zararlı mkimyevi maddeler yok. Fiyatı da 3 tane alınca 10 tl gibi bir rakama geliyor. Reklam yapmıyorum bu markayla herhangi bir anlaşmam yok satışını da yapmıyorum. Sadece her gün kullandığımız bu tehlikeli maddelerden uzak durmamız gerektiğini söylüyorum. Sağlıklı günler dilerim hepinize.

17 Nisan 2012 Salı

GÜÇLÜ BİR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İÇİN 10 ALTIN KURAL-GÜL KAYNAK


  1. Düzenli uyku; 23:00-05:00 arası, haftada en az 5 gece bu düzende.
  2.  D vitamini: güneş güneş güneş. Güneş olmayan yerlerde de D vitamini takviyesi.
  3.  Her gün açık havada hareket; en az 40 dakika.
  4.  Her tür renkten sebzeyi çiğ olarak tüketmek.
  5.  Omega yağlarını kullanmak: keten tohumu yağı, susam yaği ve gece çuhası çiçeği yağı
  6.  Suyu hergün toksinleri atacak kadar bol tüketmek, en az 3 litre.
  7. Düzenli (hergün) bağırsak boşaltımını yapmak.
  8. Şekeri bir zehir olarak görüp ona göre tüketmek.
  9. Su dışında hiçbir içeceğe bağımlılık oluşturmamak.
  10. Hayatı, insanları ve en önemlisi kendimizi kabullenerek ve severek yaşamak.

GENÇ KALMANIN 10 ALTIN KURALI-GÜL KAYNAK

1. Güneş battıktan sonra yemek yememek.
2. Paketlenmiş ürünler yerine doğal gıdalar tüketmek.
3. Her gün açık havada hareket etmek.
4. Dertleri ve mutlulukları paylaşacak dostlara ve aileye sahip olmak.
6. İnançlı olmak.
7. Sigara kullanmamak.
8. İlaç kullanmamak.
9. Her gün en az 3 litre kaliteli su tuketmek.
10. Haftanın en az 5 günü 23-5 arası uyku uyumak.



Arınma ve sağlıklı yaşam uzmanı Gül  Kaynak ın önerisi. Bence çok mantıklı ve yapılması zor şeyler değil. 

BİR GÜZELLİK YAP KENDİNE-POPOLİN KREM

 Merhaba arkadaşlar,bugün size bir kaç tane bonus güzellik tavsiyesi önereceğim.
1- Popolin pişik kremi; bebeklerin popoları pişik olunca kızarır, tahriş olur. Bizler de kullanabiliriz. Ben kullanıyorum. Ve gayet memnunum. Ama önemli olan nasıl ve hangi zamanlarda kullanacağımız. Sivilcelere,ciltteki pul pul soyulmalara,tahriş olmuş ciltlere,yaralara rahatlıkla sürebilirsiniz. Bacaklardaki sivilcelere ve ağda-epilasyondan oluşan tahrişliklere kullanabilirsiniz.Cildinizdeki lekeleri hafifleştirir, beyazlaştırır,yumuşacık bebek popsu gibi olur:),  İçindeki çinko hücreleri onarır,hatta vichy nin bile bir çok ürününde çinko var. Ben akşamları yatarken sürüyorum. Tabiki temizlenmiş cilde sürülmesi gerekiyor. Bu arada cildiniz çok yağlı ise sadece sorunlu bölgelere sürün,eğer çok yağlı bir cilde sahip değilseniz tüm cildinize yedirerek sürebilirsiniz.  Gülsuyu ile popolini karıştırarak maske yapanları ve çok memnun kalanları duydum. Ben denemedim ama faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü bebekler için kullanılan bir ürün bize zarar veremez,e gülsuyunu da bu zamanda kullanmayan yoktur diye düşünüyorum. Bye bye güzellikler:)

hayatta güzel olan ne varsa: ay bunlar benim olmalı

hayatta güzel olan ne varsa: ay bunlar benim olmalı: sizlerde benim gibi bu kumaşlar benim olsun diyorsanız  tık tık

16 Nisan 2012 Pazartesi

BLİSTEX DUDAK NEMLENDİRİCİSİ

   Son zamanların en iyi dudak nemlendiricisi.Dudak bakımızın vazgeçilmez parçası Blistex Daily Lip 
Conditioner SPF 15 – Kuruyan Dudaklara Yoğun Nemlendirici Günlük Bakım, içerdiği Üzüm Çekirdeği Yağı ile değişen hava koşullarının etkisiyle zarar gören dudakların hassas dokusunu nemlendirmeye, çatlamaların neden olduğu acıyı yatıştırmaya ve iyileştirmeye yardımcı oluyor. İçeriğindeki antioksidan bakımından zengin Zeytin Yağı ise, yaşlanmayı hızlandıran serbest radikallere karşı koruma sağlamayı destekliyor.
Eczanemizde.com da 8,5 tl. 

14 Nisan 2012 Cumartesi

SÜBHANEKE DUASI


 Artık paylaşımlarıma dini konuları da eklemek istiyorum. Bazen çok iyi bildiğimiz şeyleri aslında bilmediğimiz ortaya çıkabiliyor. Sübhaneke duası ilk ezberlediğimiz dualardan biridir. Ama anlamı nedir diye sorsalar cevap veremeyebiliyoruz. İnsan okuduğu şeyin anlamını bilmezse,ona inanması güç olmaz mı?
       
      SÜBHANEKE DUASI
Sübhaneke'llahümmevebihamdik. Vetebarekesmük. Veteala Ceddük. (Ve celle senaük) Ve la ilahe gayrük.


Not: Parantez içindeki ve celle senaük cenaze namazlarında okunur.


 SÜBHANEKE DUASININ ANLAMI


Allahım! Sen bütün kusurlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle kusursuz kabul eder ve yüceliğini her zaman dile getiririm. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka tanrı yoktur.


BU DUANIN OKUNDUĞU YERLER
1)Her namazın ilk rekatında iftitah tekbirinden sonra,
2)İkindi namazının sünnetinde,üçüncü rekate kalkınca fatihadan önce,
3)Yatsı namazının ilk sünnetinde üçüncü rekate kalkınca fatihadan önce,
4)Teravih namazı 4 rekatta bir selam verilerek kılınıyorsa,üçüncü rekate kalkıldığı zaman fatihadan önce,
5)Cenaze namazında 1. tekbirden sonra okunur.


     Sübhaneke duasını okumakla,Allah'a olan sevgimizi,saygımızı, O'na olan bağlılığımızı dile getirmiş olur; yaratılmış varlıkları gözümüzde büyütmekten çok Allah 'ın övgüye en layık varlık olduğunu,çünkü diğer bütün varlıkların ancak Allah'ın yaratmasıyla var olabildiklerini kendimize hatırlatmış oluruz.

13 Nisan 2012 Cuma

Çaçaron Komşu

      Aman siz siz olun gürültü yapıyor diye kimseyi uyarmayın. İnsan gibi karşılayan çıkacağını sanmıyorum. Her sabah topuklu ayakkabılarla insanlıktan çıkmış bir halde pat pat apartmandan inen komşuya sakın biraz yavaş olur musunuz demeyin! Amaaan carcar bir mahalle kavgasının içinde buldum kendimi ki Allah biliyor hiç kötü bişi söylemedim. Sabah sabah sinirlerimi zıplattı kadın,%100 haksızken. Vay efendim acelesi olamazmıymış,ben de dedim her sabah aynı şeyı yapıyorsunuz. Bu seslerden bütün apartman rahatsız oluyor dedim. Vaay bütün apartman benim dedikodumu mu yapıyorsunuz? Ya ne münasebet ben seni tanımam,ne dedikodusu,seslerden rahatsızız. Terbiyesizlik bu yaptığınız benim dedikodumu yapamazsınız diyor,dedim ne münasabet,insan gibi güzelce bir uyarı yapıyorum ama...!!!   Artı çocuk gürültüsü sanmıştım,bir kadından o kadar ayak sesi beklemezdim.  Ayyy işte böyle daha konuşuyor bir de bana kızıyor geç kaldım diye,banane canım, kusura bakma komşu de yürü git işine. Laf yetiştirmenin ne alemi var? Çaçaronluk var tabi damarda işine geç kalsan da lafından geri kalmıcan. Keşke bunu okusaydın komşu, Neyse bir şey demiyorum Allah hidayet versin. Çünkü komşu komşunun külüne muhtaçtır.

11 Nisan 2012 Çarşamba

TERBİYELİ TAVUK ÇORBASI

Bir çorba yapmışım ki üffff,sormayın dostlar herhalde her gün içebilirim bu çorbayı. Öğrenciyken hep dışarıda içerdim bu çorbayı. Hiç evde yapılmışını içmemiştim. Annemler genelde salçalı çorbaları tercih ederler o bakımdan. Ama mutlaka uygulayın bu tarifi. Ben çok sevdim eminim akşam eşim de bayılacak. Misafirlerinize de sunabileceğiniz kalitede bir çorba. Afiyet olsun şekerler:)


Malzemeler: 
1 tavuk göğsü 
2 çorba kaşığı un 
2-3 çorba kaşığı tereyağı 
bir avuçtan biraz fazla tel şehriye 
1 yumurta sarısı 
2-3 çorba kaşığı yoğurt 
1 diş sarımsak 
4-5 bardak su 

Tavuk göğsünü suda haşlayın. Ayrı bir tencerede un ile yağı kavurup yavaş yavaş tavuk suyunu ilave ediyoruz ve sürekli karıştırıyoruz. Tüm suyu koyduktan sonra içine tel şehriyeleri ve küçük parçalara ayırdığımız tavuğu atıp sonra da rendelediğimiz ya da ezdiğimiz sarımsağı koyuyoruz. Şehriyeler pişerken bir kenarda yumurta sarısı ile yoğurdu güzelce çırpıp artık pişmiş olan çorbanın suyundan bir miktar alarak karıştırıyor sonra da tencereye döküyoruz. Bir iki taşım daha kaynatıp ocağın altını kapatıyoruz. Servis sırasında da arzuya göre nane, karabiber ve kırmızı biberle süslüyoruz.

MANGO 2012 YAZ




Bu da Mango koleksiyonu. Çok hoş parçalar var.Kaçırmayın derim:)






























İPEKYOL 2012 YAZ KOLEKSİYONU



















İpekyol un bu yaz için çıkardığı yeni koleksiyonu. Ceketler,İspanyol paça pantalonlar indirime girince kaçmaz.